Geçen gün trafikte sıkıcı bir radyo programı dinliyordum, bir beyefendi kooperatifçilikten ve ülkemizde gelişmemesinin nedenlerinden bahsediyordu. Kooperatif denince benim aklıma, hiçbir zaman bitmeyen site inşaatları, birilerinin paraları iç edip sıvıştığı organizasyonlar geliyor. Trafikte yapacak daha iyi bir seçeneğim olmadığı için programa biraz kulak kabarttım.
Ülkemizde kooperatifçilik oranı yüzde 3-5 düzeylerinde, yani yapılan üretimin kooperatifçilikle gerçekleşme oranı genel olarak çok düşük. Sermayenin baskın olduğu gelişmiş ülkelerde ise bu oran çok daha yüksek. Örneğin Kuzey Avrupa ülkelerinden birinde (İsveç ya da Norveç olabilir tam hatırlayamıyorum) tüketilen sütün neredeyse %95’i kooperatiflerce üretiliyor. Yine Japonya’da deniz mahsulleri ürünlerinin %90’dan fazlası kooperatiflerce üretiliyor. Şaşırtıcı bir durum. Normalde ilk akla gelen gelişmekte olan ya da gelişmemiş ülkelerde yeterince sermaye olmadığı için tekelleşmenin olmaması, mecburen kooperatifçiliğin yaygın olmasıdır ama durum tam tersi. Gelişmemiş ülkelerde kooperatifçilik zayıf.
Ülkemiz özelinde baktığımda birlikte iş yapma kültürünün olmaması ve insanların iş ahlakından yoksun olması kooperatifçiliğin gelişmesini engelliyor. Birlikte iş yapması gereken insanlar bu işi nasıl yapacakları konusunda tam olarak anlaşamıyorlar. Ortada oturmuş iş yapış şekilleri (framework) yok veya bilinmiyor veya hayatın gerçeklerine uymuyor. Öyle olunca birlikte iş yapmanın makul bir yolu ortaya çıkmıyor. Böyle bir yol bulunduğunda da iş ahlakının zayıf olması süreci baltalıyor. Karşıdaki kişilere yeterince güven yok. Yasalar yetersiz veya tam olarak işlemiyor. İnsanlar dolandırılma korkusuyla iş yapmaktan geri duruyor. Ortada bu kadar çok dolandırılma öyküsü varken böyle olması da beklenen bir durum.
Bu olgu üzerine biraz düşününce bir ülkenin kalkınmasının birkaç kişiyle olmayacağını, insanların birlikte hareket etmeyi öğrenmesi gerektiğini anladım. Bir bölgeden çıkan birkaç başarılı iş adamı, orayı kalkındırmaya yetmiyor. Yani kalkınma süper kahramanlarla olmuyor. Süper kahraman fikri kafamıza o kadar iyi işlenmiş ki insan farkına varmadan bireyselleşiyor ve ülkede bir şeyler değişecekse bunun birkaç süper kahramanla yapılacağını düşünüyor. Elbette ülkede bir şeylerin değişmesi için birilerinin öncü olması, insanlara bir şeyler göstermesi önemli ama ülke ölçeğinde bir kalkınmadan bahsediyorsak mutlaka birlikte hareket etmek gerekiyor. Bir aileden bir kişi çıkar, başarılı olur ve o aileyi ihya eder. Kardeşler, yakın ve uzak akrabalar bu sayede belli ölçüde refaha erişebilir. Bu durum bir mahalle için daha zordur, ölçek büyüdükçe tek kişinin yapabileceği katkı azalır. İşin kötüsü süper kahramanlar tanımı itibariyle yalnız hareket eder. Adı üstünde süper olan (daha doğrusu olduğunu zanneden) bir şey zaten başkasına ihtiyaç duymaz, başkasına ihtiyaç duydukça süper olması tartışılır hale gelir. Ama gel gör ki gerçek hayatta süper kahramanlar yoktur. Bir şeyleri çok iyi yapan başarılı insanlar vardır ama bundan daha önemlisi birlikte bir şeyleri iyi yapan normal insanların olmasıdır. Bir Japon akademisyenin Türkiye’de bir süre araştırma yaptıktan sonra ülkeden ayrılırken şöyle bir laf ettiği söylenir:
Bir Türk bir Japondan çok daha iyi iş çıkarıyor, ama iki Türk iki Japondan çok daha kötü iş çıkarıyor!
Birlikte hareket etmeyi ve dürüst iş yapmayı öğrenemediğimiz sürece kalkınmamız çok zor. Burada devlete insanları birlikte hareket etmekten alıkoyan engelleri ortadan kaldıracak adımlar atmasıdır. Bunun için yasal düzenlemeler yapılmalı, insanlara bu işin nasıl olacağı öğretilmeli, başarılı örnekler özendirilmeli ve gündem yapılmalı. Kooperatifçiliğin mevcut algısı değiştirilmelidir. Kooperatifçilik denince köyde süt satmaya çalışan üç beş köylü ya da şehrin 10 km dışında 30 yıl önce başlamış ve bir insan ömründe bitmeyen uydu kent inşaatları akla gelmemelidir. Nüfusun büyük çoğunluğu şehirlerde yaşıyor, artık şehir odaklı kooperatifçilik düşünülmeli. Mesela yazılım üreticileri kooperatifi mümkün müdür? Bilemiyorum belki de olabilir, düşünmek lazım.
Artık süperkahraman fikrinden hızlıca uzaklaşmamız lazım. Birilerinin bizi kurtaracağı düşüncesi insanları atalete sürüklüyor. Bunun yerine birlikte hareket etmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Umarım kooperatifçilik yeniden değerlendirilir ve herbiri birer süperkahraman olan insanımız süperkahramanlar kooperatifini yürütmeyi öğrenir. Öyle bir şey olursa beni de yazın üye listesine.