Herhangi bir işe kalkışırken mükemmeli arzularız. Aldığımız ürünlerin ve hizmetlerin, yaptığımız işlerin mükemmel olmasını bekleriz. Aslında bu güzel bir duygu. İnsanı gelişime iter. Öte yandan her iyi şeyin fazlasının zarar olması gibi mükemmeli arzulamak özellikle işin başında çoğu zaman zararlıdır. Mükemmeli arayan iyiyi hiç bulamayabilir. Mükemmeliyetçilik hayatı yaşanmaz hale getirebilir. Hedef mükemmel değil, mevcut kaynaklarla olabileceğin en iyisi olmalıdır. Çünkü tüm kaynakların sınırsız olduğu ideal bir dünyada yaşamıyoruz. Bu durum ancak cennette olabilir. Bu dünyada güç, zaman, para, yetenek, bilgi sınırlıdır. Beklentiler bu sınırlılıklarla eşleşmelidir.
Birçoğumuz mükemmeli aradığımız için sebepsiz yere mutsuz oluyoruz. Hayatın her aşamasında beklentilerimiz ayrılan kaynaklarla paralel olmalıdır. Hayat kendine haksızlık eden ama bunun farkında olmayan insanlarla doludur.
Özellikle girişimcilikte mükemmel ve iyi dengesini doğru kurmamız gerekir. Birçok işletme mükemmelin peşinde eriyip gitmiştir. Tabi ondan daha fazlası da berbat kalite anlayışıyla bitmiştir. Girişimciler, kabul edilebilir seviyeyi iyi tespit etmeli, sonra da bu seviye için çalışmalıdır.
Peki mükemmeli hiç mi aramayalım? Olgunlaşmış bir işte, ek kaynağın sağlanabileceği bir alanda mükemmeli aramak gerekir, yaklaşabildiğimiz kadar yaklaşmamız gerekir. Dünya çapında başarı elde etmiş, kalitesiyle gönüller fethetmiş birçok işletme mükemmelin peşinde koşarak bu noktaya gelmiştir. Tek dikkat etmemiz gereken mükemmeli ne zaman arayacağımız, hangi iş olursa olsun, başlangıçta mükemmeli arayan iyiyi hiç bulamaz.