Kitap: Outliers
Yazar: Malcolm Gladwell
Konu: Başarılı insanların başarılı olmasında gözden kaçan bazı etkenler olabilir mi? sorusunu cevaplamaya çalışıyor.
Benim Notum:
(3/5)
Kitabın bölümleriyle ilgili yorumlarımı ayrıntılı olarak paylaştım. Kitap genel olarak hoş olmakla birlikte, biraz zorlama olmuş ve bence medya tarafından fazlaca abartılmış. Ben bu kitabı okuduktan sonra yazarın başka bir kitabını okuma isteği duymadım.
Giriş
Amerika’da İtalya’dan aynı köyden göçerek kırsal bir kesime yerleşmiş bir topluluk bulunuyor. Bu toplulukta kalp krizi, kanser gibi toplumda yaygın olan hastalıklar ciddi oranda düşük seyrediyor. Bunun sebebini araştıran araştırmacılar, topluluğun sosyal anlamda çok aktif olduğu, birbirine çok yardım ettiği, küçük bir köyde 30-40 tane sivil toplum kuruluşunun bulunduğunu, zenginin fakire yardım ettiğini görüyorlar. Bu da insanların sağlıklı olmasına sebebiyet veriyor.
Yorum: Ben buradan 2 şey çıkarıyorum. Birincisi insan sosyal bir varlık. Her ne olursa olsun, etrafındaki insanlarla iletişim halinde olmalı ve bu iletişim güzel bir iletişim olmalı. Yalnızlığa iten bütün güncel eğilimlere rağmen, kendisine sağlıklı bir çevre kurmalı. İkincisi de psikolojinin insan bedenine ne kadar etki ettiği. Eğer psikolojik olarak sağlam insanlar çok daha sağlıklı oluyorsa, moral ve motivasyonu yüksek tutmalı, hayata pozitif bakmalı.
Birinci Bölüm
Başarılı insanlar bizim düşündüğümüz sebeplerle başarılı olmuyor olabilirler mesela Kanada buz hokeyi takımı oyuncularına baktığımız zaman birçoğunun ocak şubat ve mart aylarında doğduğunu görüyoruz. Takım seçimleri çoğunlukla ocak ayında yapılıyor dolayısıyla ocak ayında doğmuş olan çocuklar sonraki aylarda doğmuş olan çocuklardan fiziksel olarak daha büyük olduğu için ciddi bir avantaj elde ediyorlar. Küçük yaşlarda büyük olmak ciddi bir avantaj sonra bu avantajı üst üste eklenerek en nihayetinde bu çocukların başarılı olmasına sebebiyet veriyor,
İkinci Bölüm
10 Bin Saat Kuralı. Başarılı olan kişiler bu alanlarda yaklaşık 10.000 saat pratik yapmışlardır. Başarılı olmak istiyorsan çok fazla pratik yapmalısın. Mozarttan Bill Gates’e kadar bu böyledir.
Üçüncü ve Dördüncü Bölüm
1920 lerde dahi çocuklara kafayı takmış bir adam var bu adam tüm Amerika’nın bütün neredeyse okulları okulları geziyor uygulayarak dahi olan çocukları seçiyor. Sonra bunları takip ediyor, bunların Amerika’nın geleceğini şekillendirecek inandığı için bunları kolluyor başarılı olması için çaba sarf ediyor ama maalesef bu çocuklar çoğunlukla sıradan insanlar oluyorlar. Aralarında bazıları öne çıkıyor ama bunlar azınlıkta kalıyor. Buradaki kritik nokta, zekanın bir yerden sonra çok fazla işe yaramıyor olması. Daha doğrusu analitik zekanın bir noktadan sonra çok işe yaramıyor oluşu. İnsanları analitik zekaları açısında düşük, orta ve yüksek zekalı diye 3 gruba ayırabiliriz. Eğer kişi yüksek zekalı grubuna giriyorsa, zekasının çok çok yüksek olmasının günlük hayatında pek bir etkisi olmuyor. Burada pratik zeka devreye giriyor. Bu da kesinlikle öğrenilen bir şey. Bunun için de aile çok önemli. Kişi ailesinden hayattaki engelleri aşmak için yapması gereken pratik hareketleri öğrendiyse bu onu diğerlerinin çok önüne taşıyor. Bununla ilgili bir çok istatistiki bilgi kitapta mevcut. Mesela nobel kazanlara baktığımızda çok iyi üniversiteler bulunmakla beraber, iyi sayılabilecek üniversitelerden de bir çok nobel var.
Beşinci Bölüm
İnsanların başarılarında, kendi gayretinin yanı sıra, doğduğu zaman, yer, ailesi, ırkı, babasının mesleği gibi bir çok unsur önem kazanır. Bunlar birarada çalışarak kişiyi başarıya taşır.
Yorum: Aslında tüm kitap bu argüman üzerine bina edilmiş durumda. Ancak ben buna pek katılmıyorum. Başarılı olan insanların hepsine baktığınızda bu şans faktörlerinin birden fazla kez devreye girdiğini görürsünüz. Ancak, aynı şans faktörlerinin sunulduğu başka kişiler başarılı olamamışlardır.
Altıncı Bölüm
İnsanların kültürel mirası, yüzyıllar geçse de unutulmaz. Senin sahip olduğun bir takım özellikler aslında yüzyıllar öncesinden kalmış olabilir.
Yedinci Bölüm
Amerikalıların ve Kore gibi diğer milletlerin kültürlerinde barındırdıkları güç ilişkisi endeksi arasındaki farklılık, farklı meslek ve alanlarda farklı sonuçlar doğmasına sebebiyet veriyor. Mesela pilotlar birbirine karşı net ve uyarıcı olmadığı için uçak kazaları olabiliyor.
Sekizinci Bölüm
Çinliler, prinç ektikleri için çok çalışmaya değer veriyorlar. Atasözleri çok çalışmayı yüceltiyor. Karışık hesaplar yapıyorlar. Dilleri matematiksel. Tüm bunlar bir araya gelince, Çinlilerin matematikte neden batı toplumlarından daha yüksek skor aldıkları ortaya çıkıyor. Ayrıca yine uluslararası yapılan bir matematik olimpiyatı öncesinde, katılımcılara 120 soruluk çok ayrıntılı bir anket yapılıyor. Aileleri, gelir düzeyleri vs. ile ilgili çok ayrıntılı ve sıkıcı bir anket. Sonrasında bu ankette ne kadar çok soruyu cevapladıysan, matematik sınavında da o kadar başarılı olduğun ortaya çıkıyor. Hatta bu bir korelasyon bile değil, birebir örtüşüyor. Sonuna kadar dolduran çocuklar, matematiğe de çok çalışmış oluyorlar ve dolayısıyla sınavdan da başarılı oluyorlar.
Dokuzuncu Bölüm
KIPP adlı yeni nesil Amerikan devlet okullarını anlatan bu bölümde özetle, çocukların başarılı olmak için daha fazla süre okulda kalmaları gerektiği anlatılıyor. Aslında problem okulda verilen eğitim değil, zengin ailelerin çocuklarının okul dışında da ve yazın da eğitim alıyor olması. Eğer sizin de çocuğunuz bu şekilde çok yoğun çalışırsa o da başarılı oluyor. Ama tabi bunun karşılığında çocukluğundan büyük ölçüde vazgeçiyor.
Sonuç
Esasen kitap, başarı denilen şeyin mucizeden daha çok, senin dışındaki bir takım faktörlere bağlı olduğunu bundan sonra da çalışmaya bağlı olduğunu iddia ediyor. Belli açılardan doğru ancak bence, kişi dışındaki faktörleri fazla gündeme almış. Elbette kişinin bulunduğu dönem, yer, ırk, aile gibi özelliklerinin birbiriyle ve kişiyle ilişkisi son derece önemlidir ancak, bir noktada eldekini kullanarak kişinin bir şeyler üretmesi gerekiyor. Mücadeleyi bırakmaması gerekiyor. Yaşadığı dünyayı anlaması, anlamlandırması, çözmesi ve ona göre hareket etmesi gerekiyor. Aksi takdirde kaderci bir durumla karşı karşıya kalır. Dolayısıyla, kitapta geçen Çinli atasözü son derece önemi, eğer yılın 300 günü güneş doğmadan işine gidersen, zengin olursun. Bu iş böyledir. Çok çalışana Allah verir.