Static Blog

We are in 2015 but we still have problems with blogging, at least I have problems. What I am looking for:

  • Simple WYSIWYG editor to write posts
  • Simple GUI to manage current posts
  • Different themes to select or at least easily customize a theme
  • To get static html version of whole blog
  • Html version should work seamless in a simple server (no PHP, or database support required)
  • A bonus feature, automatically update web site when I change local version (auto export and deploy)

Continue reading

Papillon

Kitap: Papillon
Yazar:Henri Charrière
Konu:Yazarın biraz gerçek biraz kurgu hapisten kaçış öyküsü
Benim Notum: 3_star(3/5)


 

Bu kitaptan bende iki kopya var ve ikisi de 1970’lerde basılmış eski kitaplar. İlginç olansa ben bunların nasıl olup da benim kütüphaneme geldiğini bilmiyorum. Öğrencilik yıllarında, taşınma sırasında sahipsiz olan kitapları evlat edinmekle ilgili olabilir diye düşünüyorum. Her neyse, bu evlatlık kitaplar yıllardır kitaplıkta durmakta, okunmayı beklemekteydi. Bir fırsatını bulup bayram tatilinde kitabı okudum.

Otobiyografik bir roman olarak ortaya çıkan kelebek, inanılmaz denilebilecek bir serüveni edebi olmayan sıradan bir dil ile anlatıyor. Sürükleyici ve keyifli bir kitap. Ancak, biraz araştırınca kitabın gerçekten çok kurgu olduğunu görebiliyorsunuz. Bir roman olduğu için çok fazla çıkaracak ders yoktur ancak dikkatimi çeken bir kaç hususu belirtmek istiyorum.

 kelebek-kitap
Kişi kafasına bir şeyi koyup, onu takıntı haline getirdiğinde eninde sonunda ona ulaşıyor. Ancak bunun bir bedeli oluyor. Çoğu zaman da bu bedel çok ağır oluyor. Atılan taş ürkütülen kurbağaya değmiyor. Eğer değecek bir durumsa arkasında durulabilir.
İkinci husus ise, dürüst bir şekilde durumunu söylemenin insanlar üzerinde pozitif bir etki bıraktığı. Belki dürüstlük ulaşmak istediğin hedefe ulaşmanı zorlaştırabilir, ama bir hayat pratiği olarak kesinlikle faydalıdır. Kişinin kendisine olan saygısını korumasını sağlıyor. Kitapta bu hususla ilgili en çok hoşuma giden şey, kelebek adıyla bilinen ana karakterin, diğer mahkumları da ilgilindiren bir olayla karşılaştığında diğer kişilere olayları aynen hiç değiştirmeden aktarıyor olması. Yine bununla ilişkili olarak, pozisyonunu açık ve net bir şekilde ifade ediyor, ne yapacağını ve ne yapmayacağını söylüyor ve daha sonra bu sözüne sadık kalıyor. Benim sözüne sadık kalma ya da dürüst olma ile ilgili bir problemim yok. Ancak net olma konusunda yeterince başarılı olduğumu düşünmüyorum. Bundan sonraki süreçte, ilişkilerimi çok daha net hale getirme gayretindeyim.

Outliers

Kitap: Outliers
Yazar: Malcolm Gladwell
Konu: Başarılı insanların başarılı olmasında gözden kaçan bazı etkenler olabilir mi? sorusunu cevaplamaya çalışıyor.
Benim Notum: 3_star(3/5)

Kitabın bölümleriyle ilgili yorumlarımı ayrıntılı olarak paylaştım. Kitap genel olarak hoş olmakla birlikte, biraz zorlama olmuş ve bence medya tarafından fazlaca abartılmış. Ben bu kitabı okuduktan sonra yazarın başka bir kitabını okuma isteği duymadım.outliers-cizginin-disindakiler

Giriş
Amerika’da İtalya’dan aynı köyden göçerek kırsal bir kesime yerleşmiş bir topluluk bulunuyor. Bu toplulukta kalp krizi, kanser gibi toplumda yaygın olan hastalıklar ciddi oranda düşük seyrediyor. Bunun sebebini araştıran araştırmacılar, topluluğun sosyal anlamda çok aktif olduğu, birbirine çok yardım ettiği, küçük bir köyde 30-40 tane sivil toplum kuruluşunun bulunduğunu, zenginin fakire yardım ettiğini görüyorlar. Bu da insanların sağlıklı olmasına sebebiyet veriyor.

Yorum: Ben buradan 2 şey çıkarıyorum. Birincisi insan sosyal bir varlık. Her ne olursa olsun, etrafındaki insanlarla iletişim halinde olmalı ve bu iletişim güzel bir iletişim olmalı. Yalnızlığa iten bütün güncel eğilimlere rağmen, kendisine sağlıklı bir çevre kurmalı. İkincisi de psikolojinin insan bedenine ne kadar etki ettiği. Eğer psikolojik olarak sağlam insanlar çok daha sağlıklı oluyorsa, moral ve motivasyonu yüksek tutmalı, hayata pozitif bakmalı.

Birinci Bölüm

Başarılı insanlar bizim düşündüğümüz sebeplerle başarılı olmuyor olabilirler mesela Kanada buz hokeyi takımı oyuncularına baktığımız zaman birçoğunun ocak şubat ve mart aylarında doğduğunu görüyoruz. Takım seçimleri çoğunlukla ocak ayında yapılıyor dolayısıyla ocak ayında doğmuş olan çocuklar sonraki aylarda doğmuş olan çocuklardan fiziksel olarak daha büyük olduğu için ciddi bir avantaj elde ediyorlar. Küçük yaşlarda büyük olmak ciddi bir avantaj sonra bu avantajı üst üste eklenerek en nihayetinde bu çocukların başarılı olmasına sebebiyet veriyor,

İkinci Bölüm
10 Bin Saat Kuralı. Başarılı olan kişiler bu alanlarda yaklaşık 10.000 saat pratik yapmışlardır. Başarılı olmak istiyorsan çok fazla pratik yapmalısın. Mozarttan Bill Gates’e kadar bu böyledir.
Üçüncü ve Dördüncü Bölüm

1920 lerde dahi çocuklara kafayı takmış bir adam var bu adam tüm Amerika’nın bütün neredeyse okulları okulları geziyor uygulayarak dahi olan çocukları seçiyor. Sonra bunları takip ediyor, bunların Amerika’nın geleceğini şekillendirecek inandığı için bunları kolluyor başarılı olması için çaba sarf ediyor ama maalesef bu çocuklar çoğunlukla sıradan insanlar oluyorlar. Aralarında bazıları öne çıkıyor ama bunlar azınlıkta kalıyor. Buradaki kritik nokta, zekanın bir yerden sonra çok fazla işe yaramıyor olması. Daha doğrusu analitik zekanın bir noktadan sonra çok işe yaramıyor oluşu. İnsanları analitik zekaları açısında düşük, orta ve yüksek zekalı diye 3 gruba ayırabiliriz. Eğer kişi yüksek zekalı grubuna giriyorsa, zekasının çok çok yüksek olmasının günlük hayatında pek bir etkisi olmuyor. Burada pratik zeka devreye giriyor. Bu da kesinlikle öğrenilen bir şey. Bunun için de aile çok önemli. Kişi ailesinden hayattaki engelleri aşmak için yapması gereken pratik hareketleri öğrendiyse bu onu diğerlerinin çok önüne taşıyor. Bununla ilgili bir çok istatistiki bilgi kitapta mevcut. Mesela nobel kazanlara baktığımızda çok iyi üniversiteler bulunmakla beraber, iyi sayılabilecek üniversitelerden de bir çok nobel var.

 
Beşinci Bölüm
İnsanların başarılarında, kendi gayretinin yanı sıra, doğduğu zaman, yer, ailesi, ırkı, babasının mesleği gibi bir çok unsur önem kazanır. Bunlar birarada çalışarak kişiyi başarıya taşır.
Yorum: Aslında tüm kitap bu argüman üzerine bina edilmiş durumda. Ancak ben buna pek katılmıyorum. Başarılı olan insanların hepsine baktığınızda bu şans faktörlerinin birden fazla kez devreye girdiğini görürsünüz. Ancak, aynı şans faktörlerinin sunulduğu başka kişiler başarılı olamamışlardır.
Altıncı Bölüm
İnsanların kültürel mirası, yüzyıllar geçse de unutulmaz. Senin sahip olduğun bir takım özellikler aslında yüzyıllar öncesinden kalmış olabilir.
Yedinci Bölüm
Amerikalıların ve Kore gibi diğer milletlerin kültürlerinde barındırdıkları güç ilişkisi endeksi arasındaki farklılık, farklı meslek ve alanlarda farklı sonuçlar doğmasına sebebiyet veriyor. Mesela pilotlar birbirine karşı net ve uyarıcı olmadığı için uçak kazaları olabiliyor.
Sekizinci Bölüm
Çinliler, prinç ektikleri için çok çalışmaya değer veriyorlar. Atasözleri çok çalışmayı yüceltiyor. Karışık hesaplar yapıyorlar. Dilleri matematiksel. Tüm bunlar bir araya gelince, Çinlilerin matematikte neden batı toplumlarından daha yüksek skor aldıkları ortaya çıkıyor. Ayrıca yine uluslararası yapılan bir matematik olimpiyatı öncesinde, katılımcılara 120 soruluk çok ayrıntılı bir anket yapılıyor. Aileleri, gelir düzeyleri vs. ile ilgili çok ayrıntılı ve sıkıcı bir anket. Sonrasında bu ankette ne kadar çok soruyu cevapladıysan, matematik sınavında da o kadar başarılı olduğun ortaya çıkıyor. Hatta bu bir korelasyon bile değil, birebir örtüşüyor. Sonuna kadar dolduran çocuklar, matematiğe de çok çalışmış oluyorlar ve dolayısıyla sınavdan da başarılı oluyorlar.
 
Dokuzuncu Bölüm
KIPP adlı yeni nesil Amerikan devlet okullarını anlatan bu bölümde özetle, çocukların başarılı olmak için daha fazla süre okulda kalmaları gerektiği anlatılıyor. Aslında problem okulda verilen eğitim değil, zengin ailelerin çocuklarının okul dışında da ve yazın da eğitim alıyor olması. Eğer sizin de çocuğunuz bu şekilde çok yoğun çalışırsa o da başarılı oluyor. Ama tabi bunun karşılığında çocukluğundan büyük ölçüde vazgeçiyor.
Sonuç
Esasen kitap, başarı denilen şeyin mucizeden daha çok, senin dışındaki bir takım faktörlere bağlı olduğunu bundan sonra da çalışmaya bağlı olduğunu iddia ediyor. Belli açılardan doğru ancak bence, kişi dışındaki faktörleri fazla gündeme almış. Elbette kişinin bulunduğu dönem, yer, ırk, aile gibi özelliklerinin birbiriyle ve kişiyle ilişkisi son derece önemlidir ancak, bir noktada eldekini kullanarak kişinin bir şeyler üretmesi gerekiyor. Mücadeleyi bırakmaması gerekiyor. Yaşadığı dünyayı anlaması, anlamlandırması, çözmesi ve ona göre hareket etmesi gerekiyor. Aksi takdirde kaderci bir durumla karşı karşıya kalır. Dolayısıyla, kitapta geçen Çinli atasözü son derece önemi, eğer yılın 300 günü güneş doğmadan işine gidersen, zengin olursun. Bu iş böyledir. Çok çalışana Allah verir.

Rediska Instance Problem

I am building a task module, to do time consuming jobs in background. A worker instance is constantly pooling redis db for a new task. However after first connection, somehow rediska (a php redis client) closes connection, and when I make query to db, it automatically creates a new connection using default settings. At this point new connection is not using the settings in the configuration. It is using hard coded default values. I don’t know why it is doing this but here is the solution.

Whenever you use a rediska key, explicitly tell the instance name you want to use.
$option = array("rediska"=>"use_this_instance_name");
$pointer = new Rediska_Key("job:$index:pointer",$option);

To define aforementioned rediska instance:

$options = array (
                    'addToManager' => true,
                    'name'         => "use_this_instance_name",
                    'namespace'    => '',
                    'servers'      => array(
                        array(
                            'host'   => Rediska_Connection::DEFAULT_HOST,
                            'port'   => Rediska_Connection::DEFAULT_PORT,
                            'weight' => Rediska_Connection::DEFAULT_WEIGHT,
                            'db'=>2,
                            'persistent'=>TRUE,
                            'timeout'=>0
                            
                        )
                    )  
                );
$redis = new Rediska($options);

Changing Centos Console Resolution

If you are using centos in a virtual machine or a local machine you may want to change to console resolution so that you see more than 80×25 screen. For this, you need to modify the kernel line.

vi /boot/grub/grub.conf

add/change vga parameter

kernel /vmlinuz-2.6.18-8.el5 ro root=LABEL=/ vga=0x31A

reboot
That will set the resolution to 1280×1024. For a list of possible vga codes see http://wiki.antlinux.com/pmwiki.php?n=HowTos.VgaModes

Vi Color

Default vi that comes with fresh Centos 5 install may not have color support. Adding color support is easy.
Install necessary libraries.

yum install vim-common vim-enhanced

Add an alias to use vim for vi command.
Open bash file

vi ~/.bashrc

add following line

alias vi=vim

restart shell

source ~/.bashrc

That is it!

Nginx 1.010 + PHP 5.3.8 (on Centos 5.7)

Installing nginx is straightforward, so I will not go into details, just check the nginx documentation for more.

First create a repo file.

vi /etc/yum.repos.d/nginx.repo

and add following content to repo file:

CentOS
[nginx]
name=nginx repo
baseurl=http://nginx.org/packages/centos/$releasever/$basearch/
gpgcheck=0
enabled=1

To install php 5.3.8 we need extra repos (source article).

## Remi Dependency on CentOS 5 and Red Hat (RHEL) 5 ##
rpm -Uvh http://download.fedora.redhat.com/pub/epel/5/i386/epel-release-5-4.noarch.rpm
 
## CentOS 5 and Red Hat (RHEL) 5 ## 
rpm -Uvh http://rpms.famillecollet.com/enterprise/remi-release-5.rpm

Install using added repos.

yum --enablerepo=remi install nginx php php-fpm php-common

Install necessary php modules for you.

yum --enablerepo=remi install php-pear

Start Nginx

/etc/init.d/nginx start ## use restart after update
## OR ##
service nginx start ## use restart after update

Start PHP-FPM

/etc/init.d/php-fpm start ## use restart after update
## OR ##
service php-fpm start ## use restart after update

Autostart Nginx on boot

chkconfig --add nginx
chkconfig --levels 235 nginx on
#Autostart PHP-FPM on boot
chkconfig --add php-fpm
chkconfig --levels 235 php-fpm on

Now it is time to configure nginx to work with php.

vi /etc/nginx/conf.d/test.conf

put these lines into file.

server {
    server_name example.net;
    access_log /var/logs/nginx/example.access.log;
    error_log /var/logs/nginx/example.error.log;
    root /var/www/example;
 
    location / {
        index index.html index.htm index.php;
    }
 
    location ~ \.php$ {
        include /etc/nginx/fastcgi_params;
        fastcgi_pass  127.0.0.1:9000;
        fastcgi_index index.php;
        fastcgi_param SCRIPT_FILENAME /var/www/example$fastcgi_script_name;
    }
}

restart nginx

service nginx restart

create an index file to test.

vi /var/www/example/index.php
<?php phpinfo(); ?>

Easy Install Mercurial on Centos 5

Mercurial may not be present in default repo that comes with a fresh Centos 5 install. Adding RPMForge repo should solve the problem. I will copy paste necessary section from Centos wiki:

Download the rpmforge-release package. Choose one of the two links below, selecting to match your host’s architecture. If you are unsure of which one to use you can check your architecture with the command uname -i

for i386 :

wget http://packages.sw.be/rpmforge-release/rpmforge-release-0.5.2-2.el5.rf.i386.rpm

for x86_64:

wget http://packages.sw.be/rpmforge-release/rpmforge-release-0.5.2-2.el5.rf.x86_64.rpm

The preferred rpmforge-release package to retrieve and to install in order to enable that repository is one of the two listed above.

Install DAG’s GPG key

rpm --import http://apt.sw.be/RPM-GPG-KEY.dag.txt

Verify the package you have downloaded

rpm -K rpmforge-release-0.5.2-2.el5.rf.*.rpm

Security warning: The rpmforge-release package imports GPG keys into your RPM database. As long as you have verified the md5sum of the key injection package, and trust Dag, et al., then it should be as safe as your trust of them extends.

Install the package

rpm -i rpmforge-release-0.5.2-2.el5.rf.*.rpm

This will add a yum repository config file and import the appropriate GPG keys.
Then try to install something like this

yum install mercurial

it is done.

Aslan Ot Yer Mi?

Ekmek aslanın neresinde?

Ne zaman bir kaç vatandaş bir araya gelip ekonomi muhabbeti yapsa söz dönüp dolaşıp bu aslan meselesine geliyor. “Ekmek aslanın ağzında!”. Sonra bir diğeri hemen ekliyor; “artık boğazında!”. “Ne boğazı kardeşim artık midesinde!” …

Bu şekilde ekmeğin aslanın sindirim sistemindeki uğrak yerleri tek tek sayılıyor. Bana göre bu bizim insanımızın sahip olduğu kültürel bir yanılsamayı gösteriyor. Dışarlarda bir yerde hazır bir ekmek var, mesele onu almak. Kafa sürekli olarak ekmeği nasıl alacağımız üzerine çalışıyor. O nedenle etrafta hep birbirinin ağzından ekmek almaya çalışan ve ağzındaki ekmeği kaptırmamaya çalışan adamlar görüyoruz.

Halbuki gerçekte aslan ekmek yemez. Aslanın ağzından alınmaya çalışılan bir ekmek ancak aslanın işine yarayacak bir durumla noktalanacaktır. Gerçekte ekmeği yapmak lazım. Ekmeği üretmek lazım. İşte burada bir sıkıntı var. Bizler bir şeyleri üretmek değil almak hesabı yapıyoruz. Bu kanıksanmış bir durum. Yanlış anlaşılmasın bunun sadece bizim kültürümüze has olduğunu iddia etmiyorum. Mesele bir kültür eleştirisi değil.

Bir şekilde bizler çocuklarımıza, etrafımızdakilere artık ekmeği üretmemiz gerektiğini ve bunun çok da zor olmadığını göstermemiz gerekiyor. Elbette ekmeği üretmek kolay değil ama aslanın ağzından (olmayan) ekmeği almaktan daha kolay.

Üretim tüketim meselesi bir takım yerel kalıpyargılarla açıklanamayacak kadar küresel bir konu. Bunun farkındayım. Ancak bu tür kalıpyargıların farkına varmadan bizleri nasıl kalıba soktuklarını da bilmek lazım.

Girişimcilik ve Amerika

Dün Doğacan ve Enis’in Amerika’ya gitmesi sebebiyle bir akşam yemeğine katıldık. Yaklaşık 15 kişilik bir arkadaş grubunun bulunduğu yemek her zamanki gibi bol muhabbetli ve eğlenceli geçti. Ben daha çok girişimcilik konusunda yaptığımız konuşmalardan bahsetmek istiyorum.

Cüneyt’in de yakın bir zamanda Amerika’ya gidecek olması son derece sevindirici bir haber. Benzer girişimci özelliklere sahip olduğumuzu düşündüğüm Cüneyt’in yaşayacağı tecrübeleri önemsiyorum. Sohbet sırasında özellikle startup mekanizmasının son derece etkin işlediği Amerika’da işlerin nasıl döndüğünü anlama açısından böyle bir iş değişikliğinin ne kadar önemli olduğunu konuştuk. Sonuçta Türkiye’de tüm girişimleri kapsamakla birlikte özellikle internet girişimleri oldukça az sayıda ve başarılı olan örnekler pek tekrarlanabilir değil. Çünkü başarılı oluş şekilleri çok kendilerine has. Biraz şans, biraz kişi faktörü ve biraz da çok çalışmayla ilgili. Ancak bu formül yeni girişimcilere pek bir şey ifade etmeyecek kadar genel bir formül. Öte yandan, Amerika’da işler daha yeniden üretilebilir ilerliyor, ya da buradan öyle görünüyor. Yeni bir girişimin nasıl ilerlemesi gerektiği son derece belirli. Olay adeta bir fabrikasyona dönmüş durumda. Bu Amerika’da işlerin daha kolay olduğu anlamına gelmiyor ama daha sistematik yürüdüğü kesin. Üstelik başarılı örnekleri inceleyip süreci çözmek nispeten daha kolay gibi. Ben bizim gibi enerji dolu kişilerin sistemi çözmeleri durumunda Amerika’da ve hatta Türkiye’de çok başarılı olacaklarına inanıyorum.

Gelelim girişimcilik konusuna. Bu başlık etrafında bir çok muhabbet döndü ama akılda kalan bir kaç maddeden bahsetmek gerekirse, özellikle The Social Network filmi ile de ilgili olarak, benim vurgulamak istediğim, ortaya bir şeyler koymak. Sonuçta Zuckerberg fazla uyanık, şanslı vs. olabilir ama en önemlisi ortaya bir şeyler koyması. Adam filmde de gösterildiği gibi tek gecede oturup bir uygulama yapıyor ve bu uygulama sayesinde sabaha kadar üniversite networkünü çökertiyor. İşin magazin tarafı bir yana, asıl önemli olan çok detaylı olmasa bile tümüyle çalışan bir uygulamayı bitirip insanların kullanımına açabilmesi. Benzer durum Facebook, ya da o zamanki adıyla TheFaceBook konusunda da geçerli. Adam öyle ya da böyle, belli başlı bazı özelliklerle uygulamayı kırk gün gibi bir sürede bitirip insanların kullanımına açıyor. Ve tabiki orada bırakmıyor. Konuya eğilmeye devam ediyor. Benim şahsi olarak zaman zaman yaşadığım ve etrafımda fazlasıyla gördüğüm temel sorun yarım kalmış projeler(kısaca YKP diyelim). YKP adeta bir karadelik gibi hayatımızdan zaman ve parayı yemekle kalmıyor, en gaz dönemdeki yüksek motivasyonumuzu çekip alıyor ve karşılığında bize hiçbir şeyi vermiyor. Üstelik YKP’ler öylesine tekrar edici ki, belli bir süreden sonra kronik birer hastalık haline gelip, hayatı bir YKP zincirine çevirebiliyor. Dolayısıyla bir projeye ya hiç başlamamalı ya da yarım bırakmamalı. Bu sebeple sevgili Cüneyt’i biraz da mecbur bırakmak adına, şu an üzerine çalıştığı son derece gizli hapşuruk uygulamasını bitirmeye davet ediyorum. Bu gizli projeyi ilk defa burada halka duyurduğum için umarım bana kızmaz ama bu onu bu projeyi bitirmeye mecbur edecektir. Cüneyt projeyi açıkladım artık bitirmeye mecbursun, bu yazıyı okuyan on binlerce kişi artık bu uygulamayı bekliyor.

Not: Yemeğe katılan hemen herkeste 2 megapixel ve üstü akıllı telefonlar olmasına rağmen, yemeğe ait hiçbir fotoğrafın (benim bildiğim) çekilmemiş olması size de manidar gelmiyor mu 🙂