Vay anasını sayın seyirciler heyecan ve panik içindeyim. İlkokulda servisin kapısını tutan bir Muarrem vardı. Muarrem servise ilk biner son inerdi. Tek amacıysa muavin olmaktı. Hep ayakta durur, inene kapıyıaçar, binenin elinden tutardı. Sanırım okula da Muavin Muarrem olabildiği bu ölümsüz dakikalar uğruna gidiyordu. Neyse bu Muarrem’in bir başka çılgın özelliği daha vardı. İlkokul beşe giden Muarrem ağzına bir “büyük adam” küfürü dolamıştı. Bizim yaşımızda birinin bu küfürü etmesi bizim o kadar komiğimize giderdi ki kahkahalarla gülerdik. Biz de biraz malmışız tabi o dönem, neyse işte.Daha fazla uzatmadan konuya geleyim, Muavin Muarrem’in deyişiyle ananı arvadını! Mad Max serisinin devamı çekiliyor, hem de bir değil iki değil tam üç film.
Beyler benzin pompalanmış bir intihar makinesinden bahsediyoruz burada. Ne diyon yeaa diyen varsa aşağıdaki fotoya baksın sonrasında devam edelim.
Herifçioğlu!
Mad Max serisiyle ilk ne zaman karşılaştığımı hatırlamıyorum. Ama tahminen Muarrem’li yıllara tekabül ettiğini söyleyebilirim. 90′lardan bahsediyorum. Aksiyon filmlerinde örümcek robotlar arabaları patlatırdı o dönemler. Rambo (sonradan Wesley Snipes olduğunu öğreneceğimiz) sarı çiyanı kovalıyordu. Çok severdim bu filmleri. İşte bu dönemin en kral filmlerinden biriydi Mad Max. Hatta hiç unutmam bir gece yayladayız arkadaşlarla balkonda oturuyoruz. Soğukta titrek enişte modunda laflarken yan komşuda bu Mad Max başladı. Biz de perde arasından, pencere yarısından röntlemeye başladık. Ses yok görüntü var hesabı. Film bir sardı, İngilizce bilmeden dudak okuma metoduyla tüm filmi izledik (gerçi sonlara doğru komşu perdeyi kapatmış olabilir, sonuçta üç beş ergen organize bir şekilde evi dikizliyor, insan görmesede bakış yoğunluğunu hisseder .
Neredeyse Çılgın Max kadar çılgındık o dönemler, dağlara çıkar ezan okurduk (yes baby!). Deri görünümlü triko ceketler giyer, örme eldivenlerin ucunu keserdik. Kırmızı lazerle köpek oynatır, dürbünlü tek saçmayla çinçik (serçe) indirirdik. Dedim ya Çılgın Max gibi vahşiydik o zamanlar. O günlerden beri severim post-apocaliptik filmleri. Müşteri geldi birazdan dönüyorum. Buyrun efendim…
Entellektüel esnafınız geri döndü. İki reyhan bir biber sattık, çok güzel kokuyor namıssızlar. Neyse ne diyordum azizim, hah post-apocaliptik filmler. Mad Max, Judge Dredd, The Postman, Waterworld, Soldier, 28 Days Later gibi filmlerden bahsediyorum. Herkesin seveceği filmler olmamakla birlikte genellikle, futuristik, punk temalı, çoğunlukla distopyan bir havası vardır. Bu filmlerin hepsi birbirinden lezzetli olmakla birlikte Mad Max’in yeri ayrıdır.
Yeni filme gelelim dostlar. Mel Gibson (sanırım yaşlandığından olsa gerek) yeni seride yok onun yerine karşımızda Max olarak Tom Hardy var. Caps isteyenler için gelsin.
Gideri var hacı
Bi yerden tanıdık!
Elemanın bir iki resmini daha koyacaktım da baktım sayfada fazla erkek resmi oluyor, homofobik yanım baskın geldi vazgeçtim dileyenler googledan aratsın herif hayvan. Sabri’nin yandan yememişi olması dışında tipolojide sıkıntı olmadığına göre kızı vermeden önce oyunculuk mevzusuna bakalım. Bir iki röportajına baktım adam aklı başında efendi uslu işine sımsıkı sarılan birine benziyor. Üstelik daha önce bu yazın en çok beklenen filmi ilan ettiğim Inception’da da oynamış. Christopher Nolan beğendikten sonra bize laf düşmez hoca.
Senaryoya gelince neredeyse hiçbir şey belli değil. Yani belli de bana söylemiyorlar. Ama anladığım kadarıyla Mad Max kaldığı yerden devam etmeyecek, ortam günümüz bakış açısıyla yeniden kurulup bu çerçevede yeni bir hikaye oluşturulacak. Çok şey belirsiz olduğu için mevzuya fazla dalmıyorum. Heyecanlıyım çünkü Mad Max’i beyaz perdede izleme keyfine mashar olacağım. Panikteyim çünkü bir çocukluk efsanesi daha rezil rüsva edilebilir. Sözün bittiği yerdeyiz dostlar, hayırlısı diyorum ve filmde oynaması muhtemel bir hanımefendiyle yazıyı sonlandırıyorum.
Charlize Theron da Filmde